Anasayfa2021-11-28T21:21:22+02:00

Hakkımda

Aytül Gürbüz Tükel;

Psikiyatr, Doktor, Cinsel Eğitim ve Tedavi Araştırma Derneği Eğitici Terapisti ve CETAD İkinci Başkanı, TTB Kadın Sağlığı Kadın Hekimlik Kolu Yürütme Kurulu Üyesi.

Mesleki eğitimleri arasında cinsel terapi, travma terapisi, EMDR, şema terapi, psikodrama, psikoanalitik psikoterapi eğitimleri bulunmaktadır.

Devamını Oku

Çalışma Alanları

Cinsel Terapi

  • 2 VIDEO

EMDR

  • 8 VIDEO

Travma Terapisi

  • 1 VIDEO

Psikiyatrik Hastalıklar

  • 4 VIDEO

Vajinismus

  • 6 VIDEO

Erken Boşalma

  • 16 VIDEO

Sertleşme Bozukluğu

  • 5 VIDEO

Orgazm

  • 17 VIDEO

Cinsel İsteksizlik

  • 3 VIDEO

Geç Boşalma

  • 13 VIDEO

Videolar

Abone Ol

Salgınının psikolojik etkileri ve kadınlara yansımaları

COVİD-19 salgınının kadına yönelik psikolojik etkileri

Cinsel Terapi

Oynatma Listesi

Vajinismus

Oynatma Listesi


EMDR

Oynatma Listesi


Psikiyatrik Hastalıklar

Oynatma Listesi
Tüm Videolar

Makaleler

Tüm Makaleler

Sık Sorulan Sorular

Vajinismus cinsel ilişki denendiğinde vajinanın (döl yolu) dış üçte birini çevreleyen perineal kaslarda yineleyici ya da sürekli bir biçimde istemsiz kasılmaların olmasıdır. Bu kasılmaya tüm bedendeki kasılmalar, bacakların kapanması, korku, kaçınma tepkisi, girişin olmayacağı endişesi eşlik eder.

Vajinismuslu kadınların büyük çoğunluğu severek ve isteyerek evlenmişlerdir, eşiyle sevişme sırasında da haz almakta ve cinsel olarak uyarılmaktadır. Ancak ilişki cinsel birleşme boyutuna geçtiğinde aniden başlayan korku, heyecan, çarpıntı ve nefes nefese kalma gibi bulgular ile kendisini kasarak bacaklarını kapatmakta, eşini iterek penisin girişine izin vermemektedir.

Eşler ilişki sırasında kendi penislerini adeta bir “duvara çarpıyormuş” “vajinanın içinde bir engel varmış” gibi hissetmektedirler. O bölgenin tamamen kapalı olduğunu dahi düşünen çiftler olabilir.

Cinsel eğitimsizliğin, kadınların kendi cinsel organlarını tanımamalarının, bekâret kavramına verilen aşırı önemin, cinsel deneyimin aşamalı gelişmeyip doğrudan cinsel birleşme ile başlamasının, genel cinsellik alanındaki tabuların bunda rolü vardır.

Vajinismus özellikle baskıcı ailelerde yetişmiş kişilerde, yeterli cinsel bilgi verilmemiş olanlarda daha sık görülmektedir. Cinsellikle ilgili yanlış bilgilenmeler söz konusu olmaktadır. Cinsel ilişkinin çok zor ya da ağrılı olacağı hatta erkek cinsel organının kadın cinsel organına girip çıkmayacağı, cinsel ilişki sırasında vajinada yırtılma olacağı veya çok kanama olacağı şeklinde yanlış inanışlar söz konusu olmaktadır.

Vajinismusu olan kadın bir yandan kendisine yardım edilmesini isterken bir yandan da yardım almaktan korkmaktadır. Cinsel birleşme girişimleri kadını korkutur, endişelendirir ve kaçınmasına yol açar. Vajinismusu olan kadınların birçoğu evlenmeden önce, yakınlarından, arkadaşlarından cinsel ilişkinin zor, ağrılı olduğuna yönelik duyumlar almışlardır ve bu duyumlar cinsel birleşme korkularını arttırır.

Vajinismusu olan kadınlar genellikle tedaviye evliliklerinin birinci ikinci yılından sonra başvururlar. Bu sürede tekrarlayan cinsel birleşme başarısızlıkları özellikle genç kadında yetersizlik duygularına ve kendini kadınlık görevlerini yerine getirmeyen birisi olarak hissetmesine sebep olur, bu durum da eşi tarafından terk edilme korkularını da harekete geçirir, bazen de kadının depresyona girmesine sebep olur.

Bu kadınların hemen hemen hepsinin evlilik öncesi cinsel ilişki deneyimleri hiç yoktur, kendilerini “iyi kızlar” olarak tanımlarlar. Aileleri de evlilik öncesi cinsel yakınlaşmaları onaylamaz.
Kızlık zarının yırtılmasının çok ağrılı olacağı ve çok kan akacağı şeklinde düşünceleri vardır. Bu da cinsel birleşmeden kaçınma da çok rol oynamasına rağmen bu korku sebebiyle himenektomi(kızlık zarının ameliyatla alınması) yaptıran kadınlar vardır. Ama himenektomi yaptıran kadınlarda vajinismus sorunu devam etmektedir.

Kadın cinsel organını iğrenç ve utanç verici bulmaktadır. Vajinismusu olan çoğu kadın cinsel organına hiç bakmamıştır ve banyoda temizlemek dışında cinsel organlarına hiç dokunmamıştır. Vajinismusu olan kadınlarda kendi cinsel organına ve eşinin cinsel organına karşı aversiyon(tiksinme, bakamama, dokunamama)  çok sık görülmektedir.

Çoğunluğu cinsellik hakkında çok az şey bilmektedir. Bunda tabi ki genel eğitim düzeyinden bağımsız olarak cinsel eğitim düzeyinin çok yetersiz olmasının da rolü var. Karşı cinse karşı ilgi duymaya başlayan bir genç kız için anne baba sevinç yerine endişe duymaktadır ve duygu ve davranışlarından dolayı suçluluk hissetmesine sebep olacak şekilde davranılır.

 Erkek eşi tarafından istenmediği duygusu yaşayabilir ve öfke duymasına neden olabilir. Ama genelde vajinismuslu kadınlar eşlerinin kendilerine anlayışlı davrandığını ifade etmektedirler.

Batılı kaynaklarda nadiren bildirilen vajinismus ülkemizde oldukça sık görülmektedir. Bu konuda yapılan kapsamlı bir araştırma yoktur ama ülkemizde vajinismusun %10 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ama daha önemlisi cinsel işlev bozukluğuyla başvuran kadınların %45-60’ını vajinismuslu kadınlar oluşturmaktadır.

Vajinismuslu kişide cinsel ilişki sırasında kasılma harici başka belirtiler de olabilir. Vajina içine tampon veya parmak sokamama, jinekolojik muayenelerden kaçınma-ağlama krizleri, vajinal ultrasona girememe, cinsel ilişki sırasında vajina içine penisin tam olarak değil bir kısmının girmesi gibi.

Vajinusmus tanısı alması için bir kişinin cinsel ilişki sırasında ağrı duyması şart değildir. Pek çok çift ilişkide cinsel birleşmeyi deneme safhasına kadar bile gelememektedirler. Ayrıca vajnismus hastalarında cinsel isteksizlik bulunmamaktadır ve bu hastalar klitorisin elle uyarılması ile orgazm olabilirler. Ancak yıllar içinde cinsel uyarının azalması ile cinsel isteksizlik de gelişebilir.

Vajinismus genelde cinsel yaşamın başlangıcında, ilk cinsel birleşme denendiği andan itibaren ortaya çıkar. Çok daha seyrek olarak jinekolojik muayene veya benzeri deneyimlerden sonra gelişir.

Vajinismus toplumda iyi bilinmeyen bir cinsel sorundur. Çünkü bu durumla karşılaşan çiftler bunun bir tek kendilerinin başına geldiğini düşünmekte ve saklama eğilimi içinde olmaktadır. Ya da nereye başvuracaklarını bilememekte ve kendiliğinden düzelmesini beklemektedirler. Öncelikle jinekologlara başvurmaktadır. Oysa bu kadınların jinekolojik muayenesi zaten zor, bazen de olanaksızdır. Çünkü muayenede vajinal girişe yaklaşıldığında sıklıkla korku, kasılma, bacakların kapanması tepkisi ortaya çıkar. Jinekolojik muayene yapılıp, kadına yalnızca normal olduğu, ya da korkacak bir şeyi olmadığı söylendiğinde ise çiftin çaresizliği daha da artmaktadır.

Vajinal girişteki kasılma jel kullanımıyla, alkol alınmasıyla, birtakım sakinleştirici ilaçların kullanılmasıyla, ya da genel anestezi altında cinsel ilişki kurulmasıyla ortadan kalkmamaktadır. Bazen korkunun kızlık zarının yırtılmasına bağlı bir korku olduğu düşünülerek kızlık zarının ameliyatla alınması yolu denenmektedir. Bu da başarılı bir sonuç vermemektedir. Üstelik bu tür uygulamalar çiftlerin her şeyi denedik olmadı şeklinde çaresizlik duygularını artırmaktadır.

Vajinismus bundan 10 yıl önce daha az bilinen ve konuşulan bir hastalıktı, başlarına geldiklerinde insanlar ne yapacaklarını,  nereye başvuracaklarını bilmiyorlardı. Son yıllarda internet, yazılı ve görsel medya sayesinde insanlar vajinismusu tanıyorlar ve tedaviye daha erken başvuruyorlar.

Bazı vajinismuslu çiftler bu durumu saklama ve kendiliğinden düzeleceğini bekleme eğilimi içinde olmaktadır. Ancak çiftin çocuk sahibi olmak istemesi ve aileleri öğrendiğinde bu konuda üzerlerine gitmesi onları tedavi arayışına sürüklemektedir.

Vajinismus psikojenik kaynaklı bir hastalıktır ve tedavisi de psikiyatriktir ve cinsel tedavi konusunda deneyimli psikiyatristler veya klinik psikologlar tarafından tedavi edilmelidir. Tedavi süresi 6-12 seans arasındadır ve seanslar haftada bir görüşmeler şeklinde düzenlenmektedir.

Tedaviye çiftin birlikte gelmesi önerilir çünkü bu tedavi başarısını artırır. Tedavi süresi kadının tedavi isteğine ve çiftin egzersizleri yapma durumuna göre değişebilir. Tedavi isteği yüksek olan ve egzersizleri yeterli düzeyde yapan kadının vajinismusu daha kısa sürede düzelmektedir.

Vajinismus tedavisinin başlangıcında hem kadına, hem erkeğe, genel cinsellik anlayışı, cinsel mitler, kadın ve erkek cinsel organları, cinsel işlev fizyolojisi, özellikle vajinanın yapısı, kızlık zarının özellikleri ve kızlık zarı yırtıldığında ne olabileceği ile bilgilendirme ve vajinusmusun görülme ve düzelme sıklığıyla ilgili bilgi verilmesi önemlidir. Vajinadan normal bir doğum esnasında bir çocuğun geçebileceğini söylemek ve bunu onlara hatırlatmak bile onları rahatlatmaktadır. Tedavide daha sonra parmak egzersizleriyle başlanıp aşamalı olarak cinsel birleşmeye geçilmektedir.

Vajinismus tedavisi sırasında çiftlerin birbirine tutumu, birbirlerine ve tedaviye ayırdıkları zaman ve evin ortamı önemlidir. Bu tedavi sırasında çiftlerin birbirleriyle tartışmamalarını, birbirlerine daha hoş ve anlayışlı davranmalarını, bu tedavi süresince eve çok geç gitmemelerini öneririz. Çünkü cinsel tedavinin uygulanması açısından bunlar önem kazanmaktadır. Birbiriyle sürekli tartışan bir çift cinsel tedaviyi uygulamada zorlanır. Ayrıca cinsel tedavide egzersizler veriyoruz. Bu egzersizleri çiftlerin birlikte günaşırı uygulamasını öneriyoruz ve bu egzersizler yaklaşık 1-1,5 saat sürmektedir. Eve geç gittiklerinde, evde misafir olduğunda ya da bütün gece tv seyrettiklerinde bu egzersizleri yeterince uygulayamazlar. Bu nedenle bu tedavi sırasında yatılı misafir kabul etmemelerini de öneririz. Bütün bu koşullar tedavi başarısını etkilemektedir.

Vajinismus cinsel tedaviler açısından sonucu en yüz güldürücü olandır. Tedavi başarı oranları %100’lerı bulmaktadır.

Vajinismusun cinsel tedavisinde, eşlerin birlikte başvurmaları ve tedaviye birlikte devam etmeleri tedavi başarısını artırmaktadır. Tedavi başarısında psikiyatristin bu konuda deneyimli olması kadar çiftin tedavi isteği de önemlidir.

Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, peniste yeterli bir sertlik sağlayamama ya da cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe.

Herhangi bir cinsel etkinliği  başlatmak veya sürdürmek için yeterli sertliği sağlamada güçlük olarak tanımlanabilir. Bu sorun her cinsel etkinlik sırasında olabileceği gibi sertleşme sorunu bazen de  ortaya çıkabilir. Örnek olarak bazen mastürbasyon sırasında sertlik sorunu olmayabilir, cinsel ilişki sırasında ortaya çıkabilir.

Sertleşme sorunu her yaşta görülebilir ama  ileri yaşlarda daha sık görülür. Yapılan araştırmalar 40 yaşından sonra sertleşme sorununun görülme sıklığının arttığını göstermiştir. İleri yaşlarda genelde organik sebepler daha fazla rol oynar. Kalp damar hastalığı, diabeti olan kişilerde risk daha fazladır.

Genç yaşda da özellikle psikojenik nedenlerle sertleşme sorunu görülebilir. Örnek olarak cinsel deneyimi yetersiz kişilerde ilk gece korkusuna bağlı sertleşme sorunu görülebilir.

Sertleşme bozukluğu erkeklerde görülen cinsel işlev bozuklukları arasında görülme sıklığı açısından ikinci sırada yer almasına rağmen başvuru sıklığı açısından birinci sırada yer almaktadır. Cinsel birleşmeyi engellemesi sebebiyle daha acil bir durum olarak değerlendirilip tedavi için başvuru sıklığını arttırır.

Tüm erişkin erkek popülasyonun %10-20’sinde görülmektedir. Bu oran yaşla birlikte artmaktadır.40-70  yaşları arasında bu oran  %50 lere çıkmaktadır.

Sertleşme bozukluğunda kullanılan çeşitli ilaç tedavileri vardır. Sertleşme sorunu hormon düzeylerindeki bozukluk sebebiyle örnek olarak testosteron eksikliği veya hiperprolaktinemiye bağlı olarak ortaya çıkmışsa hormon tedavileri uygulanabilir.

Son 10 yılda sertleşme sorununda ilaç tedavileri konusunda önemli gelişmeler oldu. Penis damarlarını genişleten, penise gelen kan akımını artıran fosfodiesteraz inhibitörleri (Sildenafil, Vardenafil, Tadalafil) tedavide kullanılmaktadır.

Sertleşme bozukluğunun nedenine göre ilaç tedavi başarısı değişkenlik gösterir. Eğer bir hormon eksikliği ya da fazlalığı sözkonusuysa buna yönelik tedavi etkili olmaktadır.

Fosfodiesteraz inhibitörü olan ilaçlar (Sildenafil, Vardenafil, Tadalafil) organik kaynaklı sertleşme sorununda etkili olmaktadır.Özellikle diabete bağlı , prostat ameliyatları sonrası gelişen, hipertansiyonu olan, ilaç kullanımına bağlı sertleşme sorunu olan kişilerde etkili olmaktadır.

Sildenafil, Vardenafil, Tadalafil etken maddeli fosfodiesteraz inhibitörü ilaçların en sık görülen yan etkileri, başağrısı, yüzde kızarma, dispepsi (hazımsızlık), rinit, sırt ağrısı, görme bulanıklığıdır. Bu yan etkilerin oranı çoğunlukla  kişinin ilaç bırakmasına neden olacak düzeyde değildir.   

Kalp hastalığı sertleşme bozukluğu için en önemli risk faktörlerinden biridir. Ayrıca bu hastalarda ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır. Nitrat grubu ilaç kullanan hastalarda kullanımı kontrendikedir. Ayrıca stabil olmayan anjinası, kontrol edilemeyen hipertansiyonu olan, ciddi kapak hastalığı olanlar, yüksek risk taşıyan aritmisi olan ve kardiyomyopati hastaları  ilaç kullanımı açısından yüksek risk grubundaki durumlardır.

Bu ilaçlarla ilgili en büyük yanlış inanış ilaçların alındığında her kişide sertleşme oluştaracağı şeklinde beklentidir. İlaçların etki etmesi için cinsel uyarı gereklidir. Cinsel uyarı olmadan ilaçlar sertleşme sağlamaz.

İkinci yanlış inanış ise sertleşme sorunu olmayan kişilerde sertleşmeyi artıracağı beklentisidir. Sertleşme sorunu olmayan kişilerde de daha yüksek bir performans beklentisiyle ilaç kullanmı olmaktadır, bu kişilerde her zamanki sertlikten daha fazla bir sertlik oluşmamaktadır.

Serleşme bozukluğunun nedenlerini organik ve psikojenik olarak ikiye ayırabiliriz. Kişide hangi sebeplerin etkili olduğunu anlamak için iyi bir cinsel öykü alınmalıdır. Çoğunlukla neden organik olsa bile kişinin sertleşme olup olmayacağı, sertleşmenin sürüp sürmeyeceği kaygısı sorunun üzerine performans anksiyetesinin eklenmesine neden olmakta bu da sorunu yalnızca organik nedenli olmaktan çıkarmakta, psikojenik nedenlerin de etyolojide  rol oynamasına neden olmaktadır.

Sertleşme bozukluğunun fiziksel nedenlerini vasküler hastalıklar, hormonal nedenler, nörojenik nedenler, ilaçlar, alkol ve madde olarak beşe ayırabiliriz.

Vasküler nedenler arasında en sık arterioskleroz, hipertansiyon, hiperlipidemi, hormonal nedenler arasında en sık testesteron düşüklüğü, hipotroidi, hiperprolaktinemi, nörojenik nedenler arasında en sık diabetes mellitus, parkinson gibi kronik hastalıklar, prostat ameliyatı gibi cerrahi girişimler, ilaçlar arasında da en sık antidepresanlar, antihipertansifler, kardiyak ilaçlar sayılabilir.

Sertleşme bozukluğunun psikojenik nedenlerini hazırlayan nedenler, tetikleyen ve sürdüren nedenler olrak üçe ayırabiliriz.

 Hazırlayan nedenler arasında en sık görülenler  cinsel bilgi eksikliği, cinsel deneyimin yetersiz olması, yetiştiriliş biçimi.

Tetikleyen nedenler ilişki ile ilgili sorunlar, iş sorunları, maddi sorunlar, kendisinde ya da eşinde başka bir cinsel sorun ya da bir psikiyatrik ya da  fiziksel  hastalığın ortaya çıkması, yaşlanmanın doğal değişimlerini kabullenememe, eşinin hamile kalması, emzirmesi, menopoza girmesi sayılabilir.

Sürdüren nedenler arasında da en sık performans anksiyetesidir. Sertleşme sorunu yaşayan bir erkek cinsel ilişkiye başlamadan önce sertleşmenin olup olamayacağı ile ilgili aşırı bir kaygı ve endişe duymaktadır.

Sertleşme bozukluğunun en sık görülen risk faktörlerini depresyon, alkol bağımlılığı, eş reddi gibi pskojenik nedenler ve yaşlanma diabetes mellitus, hiperlipidemi, kardiyak hastalıklar, hipertansiyon, alkol ve sigara kullanımı, çeşitli ilaçlar gibi organik nedenler olarak sayabiliriz.

Sertleşme sorunu yaşayan birisi bunu  yorgunluk, stres, yoğun alkol alımı gibi nedenlerden sonra yalnızca birkaç kez yaşadıysa bunun olabileceğini bilip cinsel ilişki öncesi kaygı yaşayıp performans anksiyetesi gelişmezse bu durum geçici olabilir. Aşırı heyecan, ilk gece korkusu gibi psikojenik nedenlerin sebep olduğu bir durumsa ve hasta genç ise  genelde psikojenik sertleşme bozukluğudur, kişi cinsel terapi konusunda deneyimli bir psikiyatrist veya psikologa başvurmalıdır.

 Hastanın eğer daiabetes mellitus, kardiyak hastalık, hipertansiyon gibi organik bir hastalığı varsa ve yaşlıysa organik nedenlerin rol oynayabileceği düşünülerek androloji konusunda deneyimli bir üroloğa başvurabilir. Ama unutulmaması gerekir ki neden organik bile olsa bir erkek sertleşme sorunu yaşadığında performans anksiyetesi eklendiğinden mutlaka psikiyatrik destek de alması gerekmektedir.

Eğer psikojenik nedenlere bağlı sertleşme sorunu varsa bu konuda deneyimli psikiyatrist ve psikologlar tarafından cinsel terapi uygulanabilir. Cinsel terapi yaklaşık 6-12 seans sürmektedir. Cinsel terapi kognitif davranışçı yöntemlerle yapılır, eğer kişinin partneri varsa tedaviya partneriyle başvurması önerilir, bu tedavi başarısını daha da artırmaktadır. Öncelikle cinsel konularda bilgi verilir, cinsel bölgelerin anatomisi ve fizyolojisi anlatılır. Daha sonra çeşitli ev ödevleri verilerek cinsel terapi uygulanır.

Eğer organik nedenler düşünülüyorsa gerekli tanı yöntemleri yapıldıktan sonra neden saptanıp ona göre tedavi edilmelidir.

Sertleşme bozukluğunun nedenine bağlı olrak uygulanan tedavi değişmektedir. Eğer cinsel bilgi ve deneyim eksikliği, ilk gece korkusuna bağlı ortaya çıkan sertleşme sorunu varsa yalnızca cinsel bilgi verilmesi bile sorunu düzeltebilir.
Psikojenik kaynaklı sertleşme sorunu varsa bu konuda deneyimli psikiyatrist ve psikolog tarafından yaklaşık 6-12 seans süren cinsel terapi uygulanır.

Eğer ilişki sorunları öncelikliyse ve buna bağlı sertleşme sorunu ortaya çıkmışsa öncelikle ilişki terapisi daha sonra cinsel terapi uygulanır.

Organik nedenlere bağlı sertleşme sorunu varsa ilaç tedaviler, penise enjeksiyon tedavileri, vakum uygulaması ve penil protezler tedavide uygulanabilir.

Özellikle yaşlı hastalarda diğer invaziv tedavilerin uygulanma zorluklarının olması, ilaç kullanımının kontrendike olduğu durumlarda vakum tedavisi bir tedavi alternatifi oluşturmaktadır.

Vakum aletlerinin avantajları; tüm sertleşme bozukluğu olgularında etkilidir., düşük komplikasyon oranı vardır, kullanım sıklığı kısıtlaması yoktur.

Vakum aletlerinin kullanımının dezavantajları; uygulanması iyi bir el becerisi gerektirmektedir, dar açılı sertleşme sağlamaz, penis cildinde renk değişimine yol açar, morarmaya neden olur ve boşalmayı engelleyebilir.

Diğer tedavilerin başarısız olduğu durumlarda, hasta tercih ediyorsa ve korpus kavernozumda daha önceki ameliyatlara veya enjeksiyona bağlı fibrozis gelişmişse uygulanabilir.

Ama hastalara protezin yalnızca cinsel birleşmelerini sağlayan mekanik bir araç olduğu anlatılmalıdır. Ayrıca penis uzunluğunun kısalır gibi görünebileceğini, duyumsamalarının değişebileceğini, bazen ameliyattan sonraki birkaç hafta boyunca boşalmanın zor ve gecikmeli olabileceği anlatılmalıdır.

Protezin çeşitleri vardır, bunlar semirijit ve şişirilebilir olarak ayrılır. Şişirilebilir olanlar daha fizyolojik bir sertleşme sağlar ancak mekanik problem gelişme riski daha fazladır. Buna karşın ağrı, enfeksiyon daha seyrek görülür.

Sertleşme bozukluğunun tedavisinde ilaçların kullanımından sonra daha az kullanılmasına rağmen kavernoz cisim içine enjeksiyon tedavileri 1980’li yıllardan beri bilinmekte ve uygulanmaktadır. İlaçların kullanımının daha kolay olması ve etkin olması, ayrıca penisin içine iğne yapılmasının fikri birçok kişiyi rahatsız etmesi nedeniyle  daha az kullanılmaktadır. Bu amaçla prostaglandin E1, papaverin, fentolamin kullanılmaktadır. En sık görülen yan etkiler uzamış sertlik, eğer sertlik 6 saatden fazla sürerse iğne ile boşaltılmalıdır, ayrıca peniste ağrı ikinci olarak görülen yan etkidir.

Hormonlar az veya çok olarak sertleşme üzerine etkilidir. Tiroid bezinden üretilen tiroxin, pituiter bezden üretilen prolaktin, böbrek üstü adrenal bezden üretilen steroidler ve adrenalin, testisden üretilen testosteronun sertleşme üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Androjenler, erkek üreme sistemi ve ikincil cinsel karakterlerin gelişimini sağlar. Görsel uyarıya yanıt olarak oluşan sertleşme, hipogonadal erkeklerde androjen yokluğundan etkilenmemektedir. Hipogonadal erkeklerde gece sertleşmeleri azalır. Bu da androjenlerin sertleşme oluşmasında yardımcı rolde olduğunu gösterir.    

Sertleşme sorunula başvuran bir erkekte testesteron düzeyini bakılması yapılması gereken tanı araçlarından biridir. Testesteron daha çok cinsel isteği etkiler, ama dolaylı olarak sertleşme oluşmasında da ikincil olarak etkisi vardır. Eğer testesteron düzeyi normal çıkmışsa cinsel istekde bir azalma yoksa düzenli olarak bakılmasına gerek yoktur. Ama testesteron düzeyi düşükse belirli aralıklarla bakılması gerekir.

Sertleşme sorunu yaşayan birisi bunu mutlaka partneriyle paylaşmalıdır. Erkek sertleşme sorunu yaşar ve cinsel ilişkiden kaçınma olursa ve eşine bunu açıklamazsa eş kendisine karşı ilgisiz olduğu düşüncesine kapılabilir, hayatında başka birisi olup olmadığı şüpheleri yaşamaya başlayabilir.

Ayrıca cinsel terapi de çift olarak başvurduklarında ve çift olarak tedaviye alındıklarında daha başarılı olmaktadır.

Cinsel yaşam kişini isteği, motivasyonu olduğu sürece devam eder. Bu sebeple tedavide de bir yaş sınırı yoktur.

Olağan bir cinsel uyarılma evresinden sonra orgazmın sürekli ya da yineleyici biçimde gecikmesi ya da olmamasıdır.

Orgazm sorunu farklı şekillerde görülebilir

•    Hiç orgazm olmama
•    Her cinsel aktivitede orgazm olmama
•    Mastürbasyonda orgazm olabiliyorken cinsel birleşme sırasında orgazm olmama şeklinde sınıflanabilir.

Orgazm ile ilgili yapılan bir yanlış değerlendirme vajinal orgazmın ile klitoral orgazmdan daha kaliteli olduğu ve vajinal orgazmın olması gerektiği düşüncesidir. Orgazm fizyolojik olarak klitoral ve vajinal uyarıların klitoriste toplanması ile klitorisle beyin arasında oluşur, cinsel bölgelerden başlayarak tüm bedende hissedilir.

Mastürbasyonda klitoris uyarısıyla ve cinsel birleşme sırasında yaşanan orgazm fizyolojik açıdan birbirinin aynıdır.

Cinsel ilişki öpüşme, okşama, sarılma, dokunma, oral seks, sürtünme ve cinsel birleşmeden oluşur. Bunların hepsinden farklı zevkler alınır ve orgazm cinsel ilişki sırasında alınan hazlardan biridir, orgazm saniyeler sürerken, cinsel birleşme dakikalar, sevişme ise çok daha uzun sürebilir. Cinsel ilişkide ki mutluluğu cinsel doyum belirler.

Bu şart değil, çift eğer doyumlu bir cinsellik yaşıyorsa her ikisi de yaşadığı cinsellikten zevk alıyorsa aynı anda orgazm olmak şart değil.

Bu şart değil, eğer kadın yaşadığı cinsellikten zevk alıyorsa her ilişkisinde orgazm olması gerekmez.

Abartılı beklentileri ortadan kaldırmak gerekiyor. Kadınlar bazı erotik filmlerdeki orgazm sahnelerini gördüğünde ‘Ben neden böyle orgazm olmuyorum?’ diye düşünebiliyor. Kadının her orgazmı birbiriyle aynı olmadığı gibi, her kadının orgazmı da aynı değil. Her kadın orgazm olurken çığlık çığlığa bağırmalı, kendinden geçmeli diye bir kural yok. Orgazm ile ilgili böyle bir beklenti, performans anksiyetesine neden olabiliyor

•    Yeterli cinsel uyarının, ön sevişmenin olmaması, özellikle klitoris uyarısı orgazmda önemlidir, kadında orgazmın tetiğini klitoris uyarısı çeker
•    Partneriyle yaşadığı duygusal sorunlar
•    Orgazm olup olmayacağı ile ilgili kadının yaşadığı performans anksiyetesi
•    İstemediği bir eşle birlikte olması
•    Partnerde erken boşalma olması
•    Fiziksel, psikiyatrik hastalık, özellikle depresyon ve anksiyete bozuklukları
•    İlaç kullanımı, özellikle antidepresanlar  orgazmı geciktirebilir ya da engelleyebilir
•    Yetersiz cinsel deneyim, orgazm öğrenilen bir şeydir, kadının yaşı ilerledikçe ve yeterli cinsellik yaşadıkça vücudunu daha iyi tanıyacağından orgazma ulaşması da daha mümkün olur.

•    Kadının orgazm olması için klitoral uyarı gereklidir.
•    Klitoral uyarı doğrudan klitorisin uyarılması veya üzerine baskı uygulanmasıyla yapılabilir
•    Kadının üstte olduğu pozisyonda klitorise olan baskı en yoğundur.
•    Orgazmı ortaya çıkaran uyarı derecesi kadından kadına farklılık gösterebilir, hatta aynı kadında farklı zamanlarda farklı derecelerde uyarılma orgazm için gerekli olabilir..
•    Kadınların orgazm eşikleri farklı olabilir. Bazı kadınlar herhangi bir cinsel uyarıyla orgazm olabilirken bazı kadınlarda yoğun ve uzun klitoral uyarı gerekebilir.

Öncelikle orgazm olamamaya neden olan etken saptanır ve bu ortadan kaldırılmaya çalışılır, eğer yeterli uyarı yoksa, ön sevişme kısa ise, klitoris uyarısı sevişme sırasında ihmal ediliyorsa uygun egzersizlerle bu sorun aşılmaya çalışılır.

Partnerde erken boşalma sorunu varsa öncelikle bu sorun tedavi edilir.

Eğer altta yatan bir psikiyatrik hastalık ve ilaç kullanımı varsa bu durumda psikiyatrik hastalık öncelikle tedavi edilir, ilaç ise ya değiştirilebilir, dozu azaltılabilir ya da eğer kişinin hastalığı düzelmişse kesme düşünülebilir.

Gerekli cinsel uyarılmayı, yeterli bir ıslanma- kabarma tepkisini sağlayamama ya da cinsel etkinlik bitene dek bunu sürdürememe durumuna denir.

•    İlaç kullanımına bağlı nedenler; Antidepresanlar, Antihistaminikler, Antihipertansifler, Oral kontraseptifler yol açabilir.
•    Organik nedenler; Menapoz, Atrofik vajinit, Diabetes Mellitus, Pelvik bölgeye radyoterapi uygulama neden olabilir.
•    Psikiyatrik hastalıklara bağlı nedenler; Depresyon, Anksiyete bozuklukları neden olur
•    Psikososyal nedenler; Yeterli cinsel eğitim ve deneyimin olmaması, cinsel etkinliğe yeterince hazırlanmama, yeterli ön sevişme ve klitoral uyarının olmaması yol açabilir.

Kadının cinselliği olumlu bir şekilde yaşaması ve nasıl haz alacağını öğrenmesini sağlanır. Çifte cinsel işlevin fizyolojik temelleri konusunda bilgi verilir. Çifte birbirlerine özen göstermesini ve cinsellik için özel zaman ayırması önerilir.

İlk olarak cinsel terapide cinsel birleşme yasaklanır, daha sonra duyumsal keşif (sensate focus)  aşamasına geçilir. Bu aşamada çiftin birbirini okşayarak birbirlerinin bedenlerinin uyarılan bölgelerini keşfetmesi ve birbirlerine yakınlaşması sağlanır. Cinsel birleşme yasağı tedavinin ilk seanslarında uygulandığı için de cinsel birleşmenin amaç haline gelmediği cinsellik yaşamaları sağlanır.

Cinsellik alanındaki kaçınmaları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapılır, ev ödevleri esnasında görsel veya sözel erotik materyal kullanımı önerilir, çiftin etkili uyaranları öğrendikten sonra klitoris uyarılmasına odaklanması sağlanır.

Kişinin yaşı ve yaşam koşulları dikkate alınarak, sürekli olarak ya da tekrarlayıcı bir biçimde cinsel fantezi ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması durumudur. Kadının cinsel konularda konuşmaya, cinselliği hatırlatan her şeye karşı isteği azalır, cinsel ortamı hazırlama, cinselliği başlatmayla ilgili hevesi yoktur. Cinsel isteksizliği olan kadınlarda vajinada ıslanma ve göğüslerde dikleşme gibi cinsel uyarılmanın belirtileri de pek olmaz.

Cinsel istek değişebilir, bunun bir normali yoktur, önemli olan çiftin birbiriyle uyumudur.

Geleneksel ve tutucu yetiştiriliş biçimi, baskıcı ahlakçı kültürlerde yetişme cinsel isteksizlik gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. Kendi bedenine yabancı, kendi bedenini tanımayan, temizleme dışında bedeniyle bir ilişkisi olmayan kadınlarda, cinsel isteğini gösterdiğinde kendini “kötü” kadın gibi hisseden, hayatında hiç mastürbasyon yapmamış, hiç cinsel fantezisi olmamış kadında, kızlık zarına aşırı önem verilen, evlenene kadar cinsel organın korunması gerektiği düşüncesi olan,  namus kavramının çok önemli olduğu ortamda yetişenlerde, istemediği bir kişiyle zorla evlendirilen kadınlarda cisellik haz olarak değil zorunluluk olarak algılanır.

Eşiyle mutsuz, huzursuz bir ilişki yaşayan, eşinden fiziksel ve psikolojik, duygusal şiddet gören kadınlarda, eşi tarafından aldatılan kadında, eşi tarafından anlaşılmadığı duygusu yaşayan, cinsellik dışında paylaşım yaşamadığını hisseden, ilişkiyle ilgili beklentileri karşılanmayan kadında cinsel istek etkilenir. Kadın için cinsellik istediği bir şey olarak değil, “kadınlık görevi” olarak algılanır, eşiyle sorun yaşamamak, evliliğini devam ettirmek için eşiyle cinsel ilişki kurar.

•    Cinselliğin baskılandığı, yasaklandığı toplumlarda yetişmek
•    Cinsellikle ilgili suçluluk ve günahkârlık duygularının olması
•    Cinsel fobi ve obsesyonlar
•    Mastürbasyon yapmama
•    Cinsel fantezi kurmama
•    Sevişmeye etkin olarak katılmama
•    Cinsel etkinliğin başlatılmasını ayıp, günah olarak algılama
•    Görücü usulü, istenmeyen evlilik

•    Gebelik
•    Menopoz
•    Postpartum dönem
•    Jinekolojik cerrahi sonrası
•    Histerektomi
•    Meme kanseri ve tedavisi
•    İlaç kullanımı; Antidepresanlar, Antihistaminikler, Antihipertansifler, Oral kontraseptifler
•    Psikojenik travma
•    Depresyon
•    Eş reddi
•    Yaşlanma

Batılı kaynaklarda %30-49 oranında bildirilmekteyken ülkemizde yapılan çalışmalarda %8-15 oranında bildirilmiştir. Bunun nedeni ülkemizde daha az görüldüğü için değil bu yakınmayla doktora başvuru pek olmadığı içindir.

•    Organik nedenler varsa; altta yatan organik faktör ortadan kaldırılır.
•    Psikojenik nedenlere bağlı ise;
•   Çiftin cinsellikle ilgili değer yargılarını, yanlış inanışlarını düzeltme
•   Kadının cinsellikle ilgili suçluluk ve günahkârlık duygularıyla mücadele etme
•   İlişkideki çatışmaları ve ilişkinin dinamiğini gözden geçirme
•   Doyumlu bir cinsel yaşam için doyumlu bir ilişkinin gerekliliğini vurgulama

Erken boşalmanın tanımı tam olarak tanımı yapılamamaktadır. İnatçı ve tekrarlayıcı biçimde çok az cinsel uyarılma ile cinsel birleşme öncesinde ya da birleşmeden hemen sonra ve kişinin kendisinin ve partnerinin arzu ettiği süreden daha önce oluşan boşalmaya erken boşalma denmektedir.

  •     Azalmış intravajinal boşalma latens zamanı (IELT).  Yani penis vajinaya girdikten sonra boşalmaya kadar geçen sürenin kısa olması. Erken boşalma olgularının %90’ında bu süre 1 dakika veya daha altındadır.
  •     Boşalma refleksi üzerine kontrolün olmaması
  •     Memnuniyetsizlik ve performans anksiyetesi, erken boşalma sorunu yaşayan erkeklerin büyük bir çoğunluğu cinsel ilişki öncesi erken boşalma kaygısı yaşar ve bunu kendilerine stres haline getirirler ve bazen de cinsel ilişkiden kaçınmaya neden olur.

•    Girişten önce boşalanlar
•    Girer girmez boşalanlar
•    Girişten birkaç dakika içinde kontrolsüz olarak boşalanlar
•    Girişten sonra süreye bakmaksızın kendi iradesi dışında boşalanlar

Erken boşalmada sorun süreden daha çok denetimsiz boşalmadır. Kişinin boşalmayı denetim altına alamamasıdır.

Erken boşalmayı, 1 dakika altında, 1-3 dakika içinde, 3-7 dakika içinde, 7 dakika üzerinde ama istemsiz boşalanlar olarak sınıflayabiliriz.

Boşalma süresi olarak 7 dakika normal olarak kabul edilebilir. Ama burada kişinin ve eşinin isteği ve tatmin olması daha önemli bir ölçüttür.

Erken boşalma erkekler arasında en sık rastlanan cinsel problemdir.  Dünya üzerinde görülme sıklığı %20 ile %30 arasında değişim göstermektedir. Her 3 ya da 4 erkekten biri bu sorun ile karşı karşıyadır.

Erken boşalma sorunu genellikle primerdir. Yani cinsel hayatın başından itibaren vardır, çok seyrek olarak başka bir sorundan sonra ortaya çıkar.

En önemli faktör kişinin boşalmasını kontrol etmeyi öğrenememiş olmasıdır.

Boşalma kontrolünün öğrenilmesini zorlaştıran etkenler; Aşırı heyecan, acelecilik, yakalanma endişesi, uygunsuz ortamlar olarak sayılabilir.

Cinsel ilişki deneyimin yetersiz olması da erken boşalmanın nedenleri arasındadır. Erkekler ergenlik çağlarından itibaren düzenli mastürbasyon ve cinsel ilişki ile genellikle kendiliğinden boşalma denetimini öğrenirler. Ama erkek mastürbasyon yapmıyorsa, düzenli bir cinsel yaşam olanağı yoksa çok seyrek cinsel ilişki kuruyorsa, bu cinsel ilişkiler zaman sınırı olan ve uygunsuz ortamlarda yapılan paralı cinsel ilişkiler ise boşalma refleksi üzerinde denetim sağlamayı öğrenememe olasılığı artar.  Cinsel deneyimi yetersiz erkeklerde erken boşalma sıklığı % 60’ları bulmaktadır. Ama düzenli cinsel deneyimi olan erkeklerde bu oran yarıya inmektedir.
Bazen prostatit (prostat iltihabı) gibi nedenlerden veya genital bölgeye geçirilen ameliyatlardan sonra da ortaya çıkabilir.

Bir erkeğin yaklaşık 1 dakika gibi kısa sürelerde boşalması eşinin uyarılması için veya tatmin olması için yeterli değildir.

Eşin tutumu önemli rol oynamaktadır. Eşin aşağılayıcı, azarlayıcı, reddedici tavırları erkeğin performans anksiyetesini artırmakta bu durum da sorunun daha çok artmasına neden olmaktadır. Eşin anlayışlı ve tedaviye yönlendirici tavrı erkeğe yardım etmektedir.

 Eşi erken boşalan kadınlar daha çok kendileri tedavi ve doktor araştırmasına girişirler. Çift olarak başlanan tedavilerde de başarı şansı daha yüksektir.

Boşalma süresini uzatmak için geciktirici sprey ya da krem,  prezervatif, alkol, ilaç kullanımı ile erken boşalma sorunu ortadan kalkmaz. Bunların hepsi boşalma kontrolünü sağlamak yerine cinsel zevki azaltırlar, uyarılmayı geciktirirler ve uyarılma belli bir düzeye ulaştığında boşalma yine denetimsiz olarak olur.  Cinsel uyarıyı azaltmak için cinsel birleşme sırasında başka şeyler düşünme, kendi canını yakma, cinsel ilişkiden önce mastürbasyon yapma da aynı sonuca varır.

Düzenli bir cinsel hayatı olmamış erkekte erken boşalma tanısı koymakta acele etmemek gerekir.  Boşalma denetiminin öğrenilmesi için düzenli cinsel deneyim gerekir.

Eğer daha önce düzenli bir cinsel hayatı olmasına rağmen erken boşalma sorunu devam ediyorsa tedaviye alınabilir. Tedavide farklı mastürbasyon egzersizleri ile tedavi yapılmaktadır. Ama unutulmamalı ki çift olarak tedaviye başvuran çiftlerde tedavi başarısı daha yüksektir.

Boşalma refleksinin fizyolojisi, erken boşalmanın yapısı hakkında çift bilgilendirilir. Tedavinin hedefi olan boşalma denetimini kazanmak için, ne zaman boşalacağını zamanında fark etmesi gerektiği, farkındalığı artırmak için penis duyumlarına odaklanması gerektiği anlatılır.

Erken boşalmanın cinsel tedavisinde mastürbasyon ödevleriyle başlayıp aşamalı olarak cinsel ilişkiye geçilen “dur-başlat” tekniği uygulanır.

 Bu tedavi yaklaşık 6-10 seans sürer.

Tedavi başarısı oldukça yüksek bir cinsel işlev bozukluğudur, tedavi başarısı %95’leri bulmaktadır. Erken boşalma sorunu olan erkeğin tedaviye eşiyle birlikte gelmesi tedavi başarısını artırmaktadır.

Adım Psikiyatri Merkezi

Cinsel Terapi, Travma Terapisi, EMDR, Şema Terapi, Psikodrama, Psikoanalitik Psikoterapi uygulamaları

İletişim

0212 219 73 70

0533 817 62 82

Valikonağı Cad. Akkavak Sk.

Polat Apt. No:38/11

Nişantaşı/Şişli/İstanbul

aytul.tukel@gmail.com

Sosyal Medyada Takip Et

facebook

youtube

instagram

İletişime Geç

Önemli Bilgilendirme

Bu sitede yer alan içerik sadece bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, tedavi ya da terapi yerine geçmez.

Psikiyatr Dr. Aytül Gürbüz Tükel’den randevu almak için bizimle iletişime geçin.

İletişime Geç
Sağlık hizmeti sunumu kapsamında işlenen kişisel verilere ilişkin envanter için tıklayınız.
Go to Top